Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü

Pendik’in batı girişinde Kartal-Pendik sınırında 100.000 metrekarelik bir alana kurulmuş olup 90 bölümlü geniş bir siteyi barındıran Enstitü, kurulduğu günden beri aktif olup ülkenin en önemli hayvan hastalıkları teşhis ve tedavi merkezidir.

Pasteur’un kuduz aşısı geliştirmek hususundaki çalışma ve başarılarının ardından, tekniğini ve çalışmalarını öğrenmek, bu çalışmaları Osmanlı’ya taşımak amacıyla Sultan Abdülhamid tarafından görevlendirilen Dr. Zeoros Paşa, Veteriner Hüsnü ve Zoolog Hüseyin Remzi’den oluşan bir heyet, Pasteur’e verilmek üzere bir nişan ve 10.000 altın parayla birlikte Paris’e gönderilmiştir. Paris’te 6 ay kalan heyet döndüğünde İstanbul’da, Tıbbiye’de kuduz aşısı imaline ve uygulamasına başlanmıştır.

Böylece Türkiye'de ilk bakteriyoloji laboratuvarı 1894'te Bakteriyolojihane-ı Osmani adıyla açılmış ve Fransa'dan getirilen Dr. Mourice Nicolle bu laboratuvarın idaresine verilmiştir. Laboratuvar 2 yıl sonra 1896'da Nişantaşı'nda Süleyman Paşa’nın konağına nakledilmiştir. O sıralarda yurdumuz sığırlarında sığır vebası salgın halinde seyrettiğinden bakteriyolojihane, insanların kolera ve difteri hastalıklarıyla birlikte sığır vebasını da ele almıştır. Aynı yıl içinde Dr. Refik Güran, Dr. Ziya, Dr. Rıfat ve Aristidi paşa ile o yıl Alfort Yüksek Veteriner Okulu’nu bitirerek yurda dönen Vet. Dr. Adil Bey ve Vet. Osman Eralp Bey'den oluşan ekip sığır vebası üzerine yoğun bir çalışma yapmışlar ve sığır vebası serumu üretilmeye başlanmıştır.

Maurice Nicolle yedi sene yurdumuzda çalıştıktan sonra 1901yılında ayrılmıştır. Nicolle'un ayrılmasından sonra 1901'de Bakteriyolojihane-i Osmani ikiye ayrılmıştır. Veteriner Hekimlik Bölümü Sultanahmet'te Kabasakaldaki Tunuslu M. Hayrettin Paşa’nın konağına taşınmıştır. Bakteriyolojihane-i Baytari adıyla faaliyete geçirilen bu kurumun müdürlüğüne M.Adil Şehzadebaşı, muavinliğine Nikolaki Mavraoğlu atanmıştır. M. Adil Şehzadebaşı, kısa süren meslek hayatında sığır vebası ve viruslar üzerinde kıymetli araştırmalar yapmış ve sığır vebası serumu ile Tuberculin ve Mallein üretimi yapılmıştır. 1904'te Adil Bey vefat etmiş, Dr.Refik Güran müdürlüğe, Nikolaki Mavraoğlu da muavinliğe atanmıştır. Bu dönemde üretime Barbon aşısı da eklenmiştir.

Bakteriyolojihane-i Baytari, Baytar Mekteb-i Alisi’nin bahçesinde çalışmalarını yaptığı sırada İstanbul'da hiç eksik olmayan sığır vebasının yayılmasına neden olduğu tespit edildiğinden bu laboratuvarın Anadolu yakasına taşınması düşünülmüştür. 1910'da Pendik'te enstitünün bugünkü yeri satın alınarak inşaatına başlanmıştır. Dr. Refik Güran gözetiminde yürütülen inşaat 1913'te bitirilmiştir. 1913'te Dr. Refik Güran başka bir göreve atanmış, enstitü müdürlüğüne Fransa'dan Forgeot getirilmiştir. Ocak 1914'te 1.Dünya Savaşı’nın patlamasıyla Forgeot ülkesine dönmüş, bunun üzerine enstitü müdürlüğüne vekaleten Şefik Kolaylı atanmıştır.

1920'de Kurtuluş savaşının başlamasıyla enstitünün bir bölümü, Şefik Kolaylı idaresinde önce Eskişehir' e sonra Kırşehir' e gitmiş, diğer bölümü de enstitüde Nikolaki Mavraoğlu yönetiminde Sığır Vebası üretimini sürdürmüştür.

Üretilen serumlar gizlice Anadolu'ya gönderilmiştir. 1923'te Cumhuriyet ilan edilmiş Anadolu'ya gidenler geriye dönmüştür.
Bu döneminin özelliği birbiri ardına gelen savaşların yakıp yıktığı bir ülke ve bunun sonucunda zor ekonomik koşullar altında bulunan bir ortamda göreve başlanmış olmasıdır. Buna rağmen Kurtuluş Savaşı'nın sonundaki zaferle sağlanan özgürlük ortamı, cumhuriyetin getirdiği yeni yaşam tarzı herkeste bir şevk ve hevesle çalışma azmi yaratmıştır. Enstitüde bugün hala kullanılan bir çok aşının ilk çalışmaları o zaman yapılmış ve üretimleri o dönemde gerçekleşmiştir.

Başlangıçta bünyesinde yalnız Sığır Vebası ve Pasteurella laboratuvarları bulunurken, 1926'da Anaerob ve teşhis, 1946'da Keçiciğer Ağrısı, 1947'de Yanıkara ile müstakil bir teşhis, 1949'da Patoloji, 1950'de Parazitoloji, 1954'de Enterotoksemi, 1957'de Brucellosis ve 1958'de tavuk hastalıkları laboratuvarları eklenmiştir.

1965 yılında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) ile yapılan anlaşma gereğince müştereken Koyun Hastalıkları Araştırma Laboratuvarları kurulmuştur. Bu dönemde koyun hastalıkları ile ilgili projeler yapılmış ve bu projelerle gelen yabancı uzmanların Türk veterinerleri ile birlikte çalıştıkları bir ortam yaratılmıştır. Bu suretle batıdaki ileri teknikler ülkemizde de uygulanmıştır. FAO projesinde yer alan kararlarla ilgili olarak Anaerob, Mikoplazma, Melitensis, Viroloji, Doku Kültürü, Parazitoloji, Biyokimya laboratuarlarıyla birlikte bir besiyeri hazırlama ve sterilizasyon servisi faaliyete geçirilmiştir. 1976 yılından itibaren Dünya Bankası, FAO ve Türkiye Kalkınma Vakfı desteği ile Tropikal Theileriosis'e karşı canlı attenue bir aşı geliştirilmiş, 1981 yılında uygulamaya konulmuştur. Bugün Enstitü, 6 bölüm ve bölümlere bağlı 40 laboratuar olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
Günümüzde Enstitü, araştırma, teşhis hizmetleri, üretim, eğitim, yayın ve strateji ve proje geliştirme alanlarında önemli hizmetler vermeye devam etmektedir. Bu çalışmaları ile uluslararası alanda FAO, OIE, AB, CNEVA, WHO-MZCC gibi kuruluşlarla organik bağlar kurmuş ortak proje ve stratejiler geliştirmiş, MZCC'nin referans laboratuvarı olmuştur. Yapılan araştırmalarla 30 aşı ve biyolojik maddelerin üretimi gerçekleşmiştir.

Haber:Pendik Net Haber

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Soruşturma derinleşiyor, kazdıkça kemik çıkıyor

Q1 fort otosan'ın olmassa olmazı