EŞLERDEN BİRİ ÇOCUK İSTEMİYORSA...

Ceyda ARIN kaleme aldı, EVLİLİK-İLETİŞİM bölümünde yayınlandı.



Hikayeyi bilirsiniz; zengin bir aile akşamları, komşuları olan fakir ailenin evinden gelen neşe ve mutluluk dolu seslere gıpta eder durur. Fakir aileye nasıl bu kadar mutlu olmayı başarabildiklerini sorduklarında şöyle bir cevap alırlar: “Bizim bir altın topumuz var; her akşam onunla oynar, gülüp eğleniriz.” Bunun üzerine sabah erkenden kuyumcuya gidip altından bir top ısmarlar evin beyi. Akşam olunca birbirlerine atıp tutmaya çalışırlar bu altın topu, fakat eğlenecekleri yerde topun ağırlığından canları yanar. Ertesi gün komşularına durumu anlattıklarında ise şöyle cevap alırlar:“ A komşum, bizim sarı saçlı, nur yüzlü bir bebeğimiz var; biz altın top diye ona deriz!”
Çocuk, ailenin mutluluk kaynağıdır. Nitekim her çiftin idealidir çocuk sahibi olmaktır. Hatta evlat sahibi olma arzusu birçok insan için yegane evlenme sebebi olabilir. Evlendikten hemen sonra “Bizim de nur topu gibi bir çocuğumuz olsa!” diye kimi çiftler adeta can atarken, bazıları da çeşitli sebepler öne sürerek kaçar durur çocuk sahibi olmaktan. Yahut sürekli ertelerler meseleyi. Bahaneler kişiye göre değişir. Örneğin, eşlerden biri kendisine göre halihazırda bulunan maddi engellerini aştıktan sonra çocuk sahibi olmak istediğini belirtebilir. Bir taraf “Şu borcumuz da bitsin, hadi bir de araba alalım” diye düşlerken, diğeri eşinin bu yanlış düşüncesinden dolayı pembeli-mavili bebek hayallerini erteliyor olmaktan ciddi rahatsızlık duyabilir. Borç sahibi olunsa da doğan her canın rızkını veren Allah’tır çünkü. Bazılarının ise, “Biraz daha birlikte vakit geçirelim, birbirimizi daha iyi tanıyalım, evliliğimiz otursun” talebiyle çocuk fikrinden uzak durması, bebek arzulayan eşte güvensizlik uyandırır. Kimi eşler bir veya daha fazla evladı varken “yeni bir bebeğin ağlamasını” katlanılmaz bulabilir. Çocuklarını göstererek, “Ben unumu eledim, eleğimi astım” deyip çocuk büyütme sezonunu kendince sonlandıran eş, bir çocuk sahibi daha olup aynı zahmeti çekmeye niyetli olmadığını açıkça ortaya koyar. Bu süreçte eşinin ya da yakın çevrenin ısrarları son derece bunaltıcı olabilir.

GELECEK OLAN BEBEĞİN EVLİLİĞİ KURTARACAĞI ÜMİDİ

Çevreleri tarafından mutluluğun formülü olarak sunulur çiftlere mini mini bir bebek, “Bir evladınız olsun, bak nasıl bağlanacaksınız birbirinize” sözleri ile teşvik ederler çiftleri. Oysa bir bebek vesilesiyle aile olmanın mutluluğunu ilk kez deneyimleyen çiftlerin yanı sıra bebeğin gelişiyle birlikte, eşlerin birbirlerinden daha uzaklaşmaları da ihtimal dahilindedir. Zira bakımı oldukça fedakarlık ister bir bebeğin. Yorgunluk, uykusuzluk, kişisel ihtiyaçları karşılayacak vakit bulamamak gibi problemler üst üste geldiğinde, eşler birbirlerine karşı daha da tahammülsüz davranabilirler. Bu da oturmamış olan ilişkilerine bir darbe daha vurabilir. Bu sebeple problemler çocuk sahibi olmadan çözülmeli. Çocuğu bir sorun yumağının içine değil evde huzur ve mutluluğun hakim olduğu bir dünyaya getirmeli. Psikolog Zehra Sancak doğacak olan bebeği, ilişkiyi yoluna koymak adına bir mucize niteliğinde düşünmenin yalnızca sorunları ertelemeye sebep olduğunu belirtiyor ve bunun nedenlerini şöyle detaylandırıyor: “Genellikle ailelerde çocuk sahibi olmak evliliği bağlayıcı ya da bir tür kurtarıcı olarak görülüyor. Kötü giden bir evliliği kurtarma amacıyla çocuk sahibi olmak problemlerin ertelenmesine sebebiyet verebilir. Aradaki anlaşmazlıklar çözülmezse sonuçları daha sıkıntı verici olabilir. Böyle bir durumda çocuk sahibi olmak belki bir süre vicdani baskı oluşturur fakat çok geçmeden eski sorunlar su yüzüne tekrar çıkacaktır. Bu yüzden en önemlisi problemleri birlikte çözmeye çalışmak. Bunun yanı sıra yeni bir doğumla birlikte yeni bir sorumluğu kadın tek başına kaldıramayabilir ve sorun üstüne sorun eklenir. Üstelik kadın, çocuğu eşinin baskısıyla doğurmuşsa, suçlayıcı yaklaşımlarda bulunabilir. Bazı kadınlar çocuğu silah olarak da kullanır; yeni bir bebeğin bakımı ve hamilelik evresinin zorluklarında eşine daha çok yüklenmeye çalışır. Bu birçok ailede daha şiddetli anlaşmazlıklara hatta çocuğu kabullenmeme gibi durumlara sebebiyet verir. Eşlerin çocuğu sahiplenebilmesi için, işin başında iki tarafın da sorumluluğu paylaşmaya istekli olması şart.”  

Kaynak: Alıntıdır  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Darüşşafaka Bağışlarınızı bekliyor

ONLAR BİR ZAMANLAR SEKS SEMBOLÜYDÜ